Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı TL Mevduatı
Eylül ayı ile başlayan, 20 Aralık tarihine kadar devam eden ve agresif bir yükseliş ile sonuçlanan kur dalgalanmaları artık durulmuş görünüyor. Özellikle, 20 Aralık sonrası döviz kurlarındaki aşırı yükselme, piyasa tabiri ile köpüklenme, yerini, daha istikrarlı bir sürece bırakmış gözüküyor. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracata dayalı bir model olarak açıklanan yeni ekonomik modelde; düşük faiz, dalgalı kur ve serbest piyasa uygulamalarına aynen devam edileceği vurgusuna rağmen, kısa vadeli yaklaşımlar, küçük hesaplar, yeni ekonomik modeli manüplatif bir anlayış ile eleştirenlere karşın anlaşılan o ki; sürecin sonunda sağduyu kazanmıştır. Yeni ekonomik modelin stratejik yol haritasının henüz tam anlaşılamadığı, belki de tam anlatılamadığı, belirsizliğin devam ettiği ve yangına benzinle gidildiği 20 Aralık öncesinde meydana gelen döviz kurlarındaki yukarı yönlü aşırı dalgalanmanın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın 20 Aralık’ta kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklama ile yerini aşağıya yönlü sert bir düşüşe bıraktığı görülüyor.
Peki, nedir “kur korumalı TL mevduat sitemi?” Yeni ekonomik modelin bir uygulaması olarak mı açıklanmalıydı bu durum? Daha önce denemesi var mıydı bu uygulamanın?
Gelin hep birlikte değerlendirelim.
Kısa bir araştırma yaptığımızda, geçmiş dönemlerde uygulanan ve bugün uygulamaya alınan sistem ile benzerlik gösteren dövize çevrilebilir mevduat sistemi (DÇM) ülkemizde ilk kez 1967 yılında uygulandığını anlıyoruz. 1967 Yılında Yatırıma konu döviz ihtiyacına olanak sağlamak üzere uygulamaya alınan DÇM, çok kısa bir süre uygulama imkanı bulmuş ve kaldırılmıştır. 1974 yılında ise, yeniden uygulamaya alınan DÇM(dövize çevrilebilir mevduat) ile yurtdışından döviz girişinin önünü açmak hedeflenmiş, uygulama 4 yıl sürmüştür.
20 Aralık sonrasında uygulamaya alınan kur korumalı TL mevduat sistemi, 1960 ve 1970’li yıllarda uygulanan DÇM ile benzerlik göstermesine karşın, uygulandığı dönem ve uygulamanın gerekçesine baktığımızda farklı olduğunu görüyoruz. Şöyle ki; 1967 ve 1974 yılında uygulanan DÇM, Türkiye’nin o günkü ekonomik, sosyal ve siyasal durumları göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Geçmiş dönemde uygulanan sistem ile özellikle bugünden farklı olarak, yatırımın finansmanı ve Türkiye’nin döviz ihtiyacını karşılamak üzere uygulamaya alındığını görüyoruz. Siyasi istikrarın olmadığı, koalisyon hükümetlerinin yönetimde olduğu, darbeler döneminin aralıksız devam ettiği 1960 ve 1970’li yıllarda uygulamaya alınan DÇM sistemi, döviz mevduatının %66’ya ulaştığı son dönemden farklı olarak yurtdışına çalışmaya giden vatandaşlarımız dahil ülkeye döviz çekmek üzere uygulamaya alındığını anlıyoruz.
DÇM’den farklı olarak, bugünlerde uygulamaya alınan kur korumalı TL mevduat uygulaması; yurtdışından ülkeye gelecek döviz girişine fırsat verirken, yurt içinde güven ve istikrarı sağlamlaştırarak, ülke vatandaşlarımıza, sahip oldukları yastık altındaki altın ve döviz birikimlerini güven ile ekonomiye kazandırma imkanı da sunuyor aynı zamanda. Bu sistem, aynı zamanda, %66’nın üzerine çıkan bankalardaki döviz mevduatının Türk lirasına olan geçişi hızlandırarak, güvenli liman arayışında olan tasarruf sahiplerine yatırım imkanı da veriyor. Görülüyor ki; halkımız, bu uygulamaya olumlu yaklaşmış, kur korumalı Türk lirası mevduat uygulamasına hızlı bir şekilde geçiş yaparak bunu göstermiştir. 24.12.2021 Tarihi itibariyle TL mevduatına geçiş tutarında 23.8 Milyar TL’ye ulaşılmış olmasından anlıyoruz ki, uygulamaya alınan kur korumalı TL mevduat sistemi başarılı olmuştur. Böylelikle, yeni ekonomik model ile uygulamaya alınan kur korumalı TL mevduat sistemi ile güven sağlanmış, yukarı doğru aşırı kur dalgalanmaları yerini istikrarlı bir sürece bırakmıştır.
Evet, kur korumalı TL mevduat uygulaması geçmişte denenmiş 3 kağıt ekonomisinden(kur, faiz, borsa), denenmiş uygulamalardan farklı olduğu(ki bugün banka döviz mevduat oranı %66), yeni ekonomik modelin bir parçası olarak uygulamaya alındığı anlaşılmıştır.
Hepimizin beklentisi Türkiye’de güven ve istikrarın devam etmesi değil miydi? Alınan tedbirler ile de bunun desteklendiğini görüyoruz.
Yeni ekonomik modelin stratejik yol haritası da belirlenmiş olduğuna göre, hedef; yeni ekonomik model ile; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve ekonomik büyüme.
Bu durumda yapılması gereken, her alanda daha çok çalışmak…
Yeni ekonomik modelin başarılı olması durumunda kazanan Türkiye olacaktır.
Ben inanıyorum.
Kalın sağlıcakla.