Türkiye Ekonomi Modeli başardı mı…?
Acısı ve tatlısı ile 2022 Yılını geride bıraktık. Dünya genelinde yaşanan ekonomik dalgalanmalar, enflasyonist ortam ve ekonomik daralmanın getirmiş olduğu baskı ile ülke merkez bankalarının faiz oranlarında artışa gitmeleri, tedarik sorununa hala çözüm getirilememesi, dünya genelinde yaşanan üretimlerde daralma ve ülkelerin büyüme oranlarında düşüş, bu süreçte öne çıkan konuların başlıcaları olduğunu söyleyebiliriz. Elbette Ukrayna’da yaşanan savaşın dünya genelinde endişeleri de arttırarak devam ettirdiğini görüyoruz. 1929 Ekonomik buhranında yaşandığını bildiğimiz açlık ve sefalet, Rusya-Ukrayna savaşı ile tekrar yaşanma riski, Cumhurbaşkanı Sayın recep Tayyip ERDOĞAN’ın etkin diplomasisi ile en azından belli bir süreyle de olsa Türkiye, Rusya ve Ukrayna’nın anlaşması ile geride kalmış görünüyor. Üzüntümüz, yıllar boyu süregelen vesayet savaşları ile çocuk, kadın demeden ölen günahsız insanlar ve geride bırakılan sefaletin hala devam ediyor olmasıdır. Bu süreçte ülkemiz de dünya piyasalarından etkilenmiş, zorlukları en aza indirgemek, ekonomik ve siyasal krizlere, hatta yönetim değişikliklerine kadar varan çalkantılara inat, özellikle uzun bir süredir uygulana gelen ekonomik modellerin aksine çok da literatüre konu olmadığını gördüğümüz bir model ile yoluna devam etmiştir.
Neydi bu model…?
Türkiye Ekonomi Modeli
Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyümeye dayalı bir model olarak açıklanan “Türkiye Ekonomi Modeli” ile ilgili iktisatçılar, çokça eleştirelde bulunarak, modelin başarısız olacağını, ülkenin ekonomik görünümünün kötüye gideceğini, kısaca modelin ölü doğacağı ile ilgili söylemlerini yazılı ve görsel mecralarda çokça vurguladıklarını gördük. Modele yönelik bilinçli veya bilinçsiz hatta manüplatif söylemler her alanda dile getirilirken, uygulamaya alınan kur korumalı mevduat sisteminin de geçici bir pansuman olacağı, ülkeye çok büyük maliyetler getireceği ve merkez bankasının zorunlu faiz artışına gitmek zorunda kalacağı vurgulanıyordu.
Gelinen noktada Türkiye Ekonomi Modeli ile Türkiye 1 yıldan az fazla süreyi geride bıraktı.
Peki,
-Türkiye Ekonomi Modeli bu süreçte gerçekten eleştirildiği gibi başarısız mı oldu…?
-İktisatçılarımızın, ağız birliği yapmışçasına eleştirdikleri bahse konu ekonomik model ile faizlerde artışa gidilmek zorunda kalındı mı?
-Kur Korumalı Mevduat uygulaması ile ülkemiz hazinesinden ifade edildiği gibi yüksek maliyetlere mi katlanıldı…?
-Kısaca Türkiye Ekonomi Modeli başarılı olmadı mı…?
Gelin hep birlikte tüm bu sorulara cevap arayalım…
Dünya ülkelerinin faiz arttırdığı bir dönemde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faizleri kademeli olarak düşürdü ve bugün %9 seviyesine çekti.
Kur korumalı mevduat maliyetinin, ifade edilenin aksine 1/5 seviyesinin bile altında kaldığı görüldü.
Yatırımlar ara vermeksizin devam etti, savunma sanayi 4.4 Milyar doların üzerinde ihracat ile dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmiş oldu.
Kapasite kullanımı verileri dikkate alındığında, üretim artarak devam etti.
İhracat, ülke tarihinin rekor rakamını yakalayarak 254,2 Milyar Dolar oldu.
İstihdam artarak devam ederken, işsizlik azalmaya devam etti.
En büyük sorunumuz olan enflasyonda düşüş başladı.
Türkiye ekonomisi 2022 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 3,9 büyüdü, 2022 4.Çeyrek verileri bekleniyor.
Elbette ekonomik zorluklar, enerji maliyetlerinin aşırı yükselmesi ile oluşan enflasyon baskısı, hayat pahalılığı gibi hususları göz ardı edemeyiz. Cari açık veren bir ülke gerçeğini görmezden gelerek bir değerlendirme yapmak yerine, adil ve hakkaniyetli yaklaşım ile değerlendirme yapmamız daha doğru olacaktır. Türkiye Ekonomi Modeli’nin başarısız olması için kulis yapanlara, 3 kağıt ekonomisinden(faiz,döviz,borsa) medet bekleyenlere inat, Türkiye Ekonomi Modeli somut verileri değerlendirdiğimizde başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Hane halkını etkileyen enflasyon baskısının 2023 Yılı itibariyle düşüşe geçmesi, uygulama ve söylemlerin tutarlı olması istikrarın devam edeceğini gösteriyor. Özellikle, seçim sürecine girildiği bu dönemde oluşabilecek parasal genişlemenin, yeni enflasyon ortamı oluşmadan yeni tedbirlerin alınmasını gerektiriyor. Asgari ücret zammı, memur ve emekli maaşlarında artış, EYT ile yeni emeklilerin oluşması, ivedi yeni tedbir gerektiriyor. Vergi, SGK ve Borçların yapılandırılması, matrah affı(kasa,stok sabit kıymet,kdv,vergi matrahı) alınmış olan doğru tedbirler olarak karşımıza çıkıyor. Elbette, alınan tüm bu tedbirler, mali disiplini elden bırakmadan sürdürülmesini gerektiriyor. İktisatçılar ve ekonomistler modelin üzerine eleştirel değerlendirmeler yapmak yerine, Türkiye Ekonomi Modeli özelinde, çok yönlü çalışmalar yaparak, geleceğe yönelik kaynak ve/veya kaynaklara odaklanmalıdır. Farklı görüş ve önerileri önemseyerek, saygı duyarak, önyargısız şekilde… Böylelikle, yeni ekonomi modeli literatürüne katkı sunmuş olacaklardır. Sonuçta bu ülke hepimizin. Türkiye’miz kazandığında, ülkemizin her bir ferdi, güzel insanlarımız kazanmış olacaktır.
Öyleyse, durmak yokkk, çalışmaya devam.
Eski merkez bankası başkanı Yaman Törüner’i izlemenizi öneririm.
Kalın Sağlıcakla…